17 Ağustos 2015 Pazartesi

Beyaz Zambaklar Ülkesinde



Yazar: Grigoriy Petrov

Kitabın Adı: Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Yayınevi: Koridor

Sayfa Sayısı: 239

Okunma Tarihi: 10.08.15-16.08.15

Yorum:

''Bir olay hatırlıyorum -köylerin birinde fakir ama çok alışılmış biçimde çok temiz iki kulübe var. Kulübenin biri ayakları olmayan, yalnız ve yaşlı bir adama, diğeri ise on yaşındaki kız torunuyla birlikte yaşayan yaşlı ve kör bir kadına aittir. Bu iki yaşlı ve fakir insan ortaklaşa bir gazeteye abone olmuşlar. Hergün postaneye koşarak, gazeteyi alan küçük kız daha sonra kör ninesinin elinden tutarak ayakları olmayan yaşlı adamın evine götürmekte ve burada kendilerine gazeteyi baştan sona okumaktadır.''

Kitabın hemen hemen ilk sayfalarında böyle bir hikaye yer buluyordu. Bu olayın anlatıldığı bir kitap geri kalan kısımlarda kim bilir nelerden bahseder diye düşünüyor insan. Ve bu beklentiyi öyle güzel karşılıyor ki. Finlandiya'nın yenilenme sürecinde yaşadıklarını farklı alanları ele alarak işlenmiş. Öyle güzel detaylara ve bilgilere yer verilmişki... En etkilendiğim kısımlardan biri bundan kaç sene önce eğitimde yaptıkları devrim niteliğindeki yenilikler. Büyük pencereli, yüksek tavanlı, hijyenik, havalandırma sistemi iyi olan okulların olduğundan bahsediyor.

Askeri, dini, eğitim, sağlık, spor, sanat ve daha birçok alanda bir avuç aydın önderliğinde müthiş gelişimler gösterilmiş. Askere giden gençler daha öncesinde her zamankinden daha körelmiş ve devamlı ezilmiş olarak dönerken, bu hareketten sonra kendilerini geliştirdikleri bir ortamda askerlik görevlerini yapıyorlar. Papazlar uyarılıp, halkın içinde bulunan kalıplaşmış yargılardan arınmaları konusunda ikna edilmiş ve insanlara sevginin tanımı göstermişler. Sağlık alanında doktorlarla görüşmeler yapıp, köylere daha fazla yardım gidiyor ve hastalık oranları ciddi oranda düşürülmüş. Köylü kesim daha sağlıklı ve alkolden uzak bir tutum sergilemeye başlamış. Köylere öğretmenler gönderilip, halkın en  alt tabakasını bile eğitimle haşır neşir edilmiş. Gazete okunmayan ev kalmamış. Çalışmak insanlar için bir külfet olmaktan çıkmış ve bunu zevkle yapar hale gelmişler. Hatta bununla ilgili şöyle bir yazı yazmış yazar:

"Baskı altında, isteksizce, tıpkı bir köle gibi ve birileri tarafından zorla yaptırılan işler ve bunun için harcanan emek ağır ve ezici bir emektir. Bir de bunun aksi olan, insanı canlandırarak, tıpkı bir kartal gibi kanatlandıran özgür ve yaratıcı emek var...
Finlandiyalıların emeği ile bizimki arasındaki fark işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. "

Halkın her kesimi üstüne düşen görevi ufak ufakta olsa yerine getirmeye başlamış. Ailelerle birebir görüşülüp, çocuklarla ilişkiler gözden geçirilmiş. Kısacası nerde bir hastalık varsa, teşhis edilmiş ve o noktaya tedavi uygulanmış.

Ben kitabı okurken birçok yerde iç geçirdim, kendi adıma ne kadar eksik ve tembel olduğumu farkettim. Kitabı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk bu kitap okul müfredatlarında olmalı derken aslında bunu neden istemiş daha net bir şekilde gördüm ve anladım. Başucu kitabı tanımına uyan cinsten. Herkese tavsiye ederim.

3 yorum:

  1. Öncelikle hayırlı olsun canım☺harika bir blog olmus yeni gordum.. Ellerine emegine saglikk ilk yazinda gercekten cok basarili.. Devamini dilerim.. Ayrica mesleginde ne kadar guzelmiss bilmiordum.. 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canımm çok teşekkür ederim beğenmene çok sevindim. :)) yazmıyordum mesleğimi ama burda daha ben olmak istedim o yüzden yazdımm. :)))

      Sil
  2. Öncelikle hayırlı olsun canım☺harika bir blog olmus yeni gordum.. Ellerine emegine saglikk ilk yazinda gercekten cok basarili.. Devamini dilerim.. Ayrica mesleginde ne kadar guzelmiss bilmiordum.. 😍

    YanıtlaSil