22 Temmuz 2016 Cuma

Benim Küçük Noktam




Kendimi bazen koca bir kitaptaki nokta kadar bile görülür hissetmiyorum. Ve biliyor musunuz, bu beni üzmekten öte iyi hissettiriyor.  Dünyada var olan insan sayısını, geçmiştekileri ve gelecektekileri de dahil ederek bir düşünsenize.. Yaşadıkları mutlulukları, acıları düşünün sonra da. Kendinizin ne kadar yer kapladığınızı düşünün. Bu dünyadaki yeriniz, kendi çevreniz kadar. Bizim dünyamız sevdiklerimiz, sevildiğimiz kadar. Ortalama 70 yıllık ömrümüzün var olduğunu düşünürsek, bizim dünyamız bu ufacık yıllarda bıraktıklarımız kadar. İşte beni endişelendiren kısım burası..


Ne bıraktım, bırakabilirim sorusu korkutucu geliyor. Bu dünyadan gelip geçen biri olmak can sıkıcı. Unutulup gitmek... Nokta kadar bile olmayan alanımızı, nasıl anlamlı kılabiliriz sorusu dönüp duruyor beynimde. Nokta olsam bile, hangi cümlenin sonundaki nokta olurum? Kötü cümlelerin sonuna mı konacak benim olduğum nokta yoksa anlamlı bir cümleden sonra mı geleceğim.


Ya da belki üç nokta olurum ve bir devamlılığım olur. 'Öylesine bir şey yaptı ki, hep adından söz ettirecek.' denir belki. Kim bilir…


Düşünsene soru işareti olduğunu. Ardında koca koca sorular bırakıp gittiğini. ‘’Nedenler, Niçinler’’ kaldığını senden geriye. Bu çoğu kez elinde olan bir durumda değildir aslında. O soruları sen bırakmak istemezsin ama kader işte. Sen gittiğinde, yığınla soru gelir peşin sıra..



Tırnak işaretini çok severim mesela ben. Alıntı paylaşmaktan, okumaktan büyük keyif alırım. Bir yerlerde senden bir söz paylaşıldığını hayal etsene bir. Biraz ego devreye giriyor olabilir mi dersin o noktada? Tabi ki olabilir ama biraz ego herkeste var sanırım. Hatta çok sevdiğim bir alıntı paylaşayım şimdi:



"Şunu düşünmelisiniz; sizin okuduğunuz kitapları sizden önce hiç kimse sizin gibi okumadı. Elbette başkaları da okudu o kitabı, elbette her okur aynı satırların muhatabıydı ama o kitaptan önce okuduğunuz kitabı, ya da ondan öncesini, ondan öncesini, okuyanlar da sizinle aynı sıralamada okumadı. Her kitapta şu heyecanı duymamak işten bile değil; bir sır var ve o sır yalnızca sizin okuduğunuz kitapları, sizin okuduğunuz sıralamayla okuyan kişi için aşikâr olacak. Hayır siz derken sizin seçilmiş olduğunuzu kast etmiyorum; her kitapta her kişi için yalnızca onun fark edebileceği bir sır vardır. Okumazsa unutulup gidecek bir sır; sürekli değişen, her kitapta derinleşen, başka bir boyutunu gösteren büyük olağanüstü bir sır.

Sırlı bir soru daha; bir kitabı okurken sadece tek bir kitap mı okuyor sayılırız? Ya o kitabın yazarının okudukları; onun o satırları yazmasına sebep olan başka yazarlar, o yazarları etkileyen başkaları... Ezele kadar uzanan bu sonsuz çokluk sizi şimdiye getirir; sizin için ve benim ya da başkaları için tarih şimdidir, bugün ve tam şimdi okuduğunuz kitapta sadece sizin için saklı olan şey: sır/his. Benjamin'in söylediği gibi bugünden geriye doğru bakınca görülmesi imkânsız olan o şey."

Duran Boz



Nihayetinde nokta bile olsam, belki bir hafta belki bir gün belki bir ay bile anılacaksam da, iyi anılmak isterdim. Ardımda gülümseyen yüzler bırakmak.. Bunu başarabilir miyiz dersin? Kocaman sert cümleler sonrası gelen ‘Ünlem’ olmayı hiç istemem…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder